Bağımlı Değil, İnsan. Toplumun Damgaladığı Hayatlar

“Bir insan neden bağımlı olur?” sorusu kadar sık sorulan ama çoğu zaman eksik cevaplanan bir başka soru daha var: "Toplum, bağımlı bireye neden sadece bağımlı gözüyle bakar?"
Uyuşturucu bağımlılığı, sadece bir sağlık sorunu değil aynı zamanda güçlü bir toplumsal yargının hedefi. Damgalanan birey, hem bağımlılığıyla mücadele eder hem de toplumun yıkıcı bakışlarıyla... Bu yazıda, Erving Goffman’ın damga teorisi çerçevesinde bağımlılığın toplumsal boyutuna ışık tutacağız.
Sosyolog Erving Goffman, toplumun bazı bireyleri nasıl “normal” kabul ederken diğerlerini nasıl “eksik” ya da “sapmış” olarak gördüğünü açıklamak için “damga (stigma)” kavramını ortaya atmıştır. Goffman’a göre, bir birey toplumun belirlediği normlara uymadığında, bu bireyin tüm kimliği tek bir etiketin gölgesinde kalabilir. İşte “bağımlı” etiketi de böylesine güçlü bir damgadır; bireyi yalnızca geçmişiyle tanımlar ve geleceğini gölgede bırakır. Toplumun beklediği normallikten sapmış olan bireyler Goffman’ın tabiriyle damgalı bireylerdir. Bağımlılarda karakter damgaları konumunda yer almaktadır. Toplumun büyük bir kısmı, bağımlı bireyleri sadece yaptıkları ya da yaşadıkları bir dönemle tanımlar. Bu kişiler, “tedaviye ihtiyacı olan birey” değil, “kendi düşüşünün sorumlusu olan bir suçlu” olarak görülür. Oysa bu yaklaşım, iyileşme sürecinin en büyük engellerinden biridir.
Damgalı birey toplumda cezalandırılır. İş bulamaz, sağlık hizmetlerine karşı korku yaşar, kendisini toplumdan soyutlar ve olumsuz etiketleri içselleştirir. Bu durum, yalnızca bireyin değil, aynı zamanda toplumun sağlıklı işleyişini de sekteye uğratır. Çünkü dışlanan her birey, toplumun içindeki dayanışma halkasından bir parçanın kopması anlamına gelir.
Kurtulmak isteyen bireylerde hem kendilerine hem de çevrelerine karşı güven sorunları yaşanması oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Toplumda fazlasıyla yer etmiş olan “elalem ne der” baskısı, bireyin yeniden başlama iradesini zedeler. Kullanılan dil, çoğu zaman destek verir gibi görünse de aslında damgalamayı yeniden üretir.
“Bu kadar düşmüşken şimdi neyi değiştirecek?” gibi ifadeler, bireyin moralini ve motivasyonunu önemli ölçüde düşürmektedir. Damgalı birey topluma dönmeye hazır olsa bile, toplumun da bu dönüşe hazırlıklı olması gerekir. Toplum, dışlamak yerine anlamayı; yargılamak yerine destek olmayı öğrenmelidir. Her bireyin ikinci bir şansa ihtiyacı olabilir. Ve bu şansı hak etmek için gösterilen çabayı görmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Unutulmamalıdır ki; bağımlılıkla mücadele yalnızca bireyin değil, toplumun da sınavıdır. Kimse bir gün ‘bağımlı’ olmayı planlamaz. Ama herkes bir gün desteğe ihtiyaç duyabilir. Bu yüzden insanları hatalarıyla değil, değişme cesaretleriyle tanıyın.
Yazar: Tanıtım Koordinatörümüz Sosyolog Selin TEKE